No.63 - Çay'ın tansiyonundan şefaate...

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!

Hafta sonunda, havanın da müsait olmasından bilistifade yürüyüşlere çıktı insanlar. Tenezzühün, piyasanın haddi hududu yoktu. Okulların da tatil olmasıyla beraber, adım atacak yer yoktu çay bahçelerinde, kıyılarda, kafelerde, kahvelerde... Ancak, asıl haber olması gereken yürüyüş Cumartesi günü gerçekleşti. İsrail’de, Tel Aviv’de... Yaklaşık 10 bin barış gönüllüsü, kendi ülkelerinin politikasını protesto etmek ve Filistinlilere destek olmak amacıyla Tel Aviv sokaklarında yürüdü. Yürüyüşü düzenleyen sivil toplum kuruluşlarının başında bulunan Uri Avneri, “İsrail kamuoyu şoktadır,” diyordu, “Çünkü Şaron, Genelkurmay Başkanı Şaul Mofaz ve Dışişleri Bakanı Şimon Peres ile Savunma Bakanı Binyamin Ben Eliezer insanları hayal kırıklığına sürüklemiştir.” Tel Aviv’de barış yürüyüşü gerçekleştirilirken Ortadoğu’da şiddet bermutad sürüyordu. Pazar günü Filistinli militanların, İsrail’in güneyindeki bir askeri üsse saldırarak iki kadın askeri öldürüp yaklaşık 30 kişiyi yaralamalarının ardından İsrail uçak ve helikopterleri Gazze Şeridi’ndeki Filistin hedeflerini vuruyordu. Pazartesi sabahı Nablus’ta kısa süreli bir işgal yaşandı, daha sonra gün içinde iki füze saldırısında daha bulundu İsrail Gazze’ye. Şehirde elektrik kesildi, hastanelerde hem sivil, hem güvenlik görevlisi olmak üzere 40 kadar yaralı bulunuyor.

Şiddetsiz gün geçmiyor ve teröre karşı savaş derken ortalık fena halde terörize ediliyor ya, ‘bu toz duman arasında biraz da konuşabilir miyiz, acaba’ kabilinden bir toplantı düzenleniyor İstanbul’da. Avrupa Birliği ve İslam Konferansı Örgütü’nden dışişleri bakanları ve düşünürler Salı günü başlayacak, ‘Medeniyetlerarası Uyum’ başlıklı iki günlük bir foruma katılacaklar. Dışişleri Bakanı İsmail Cem, 71 ülkeden 44’ü dışişleri olmak üzere 51 bakan düzeyinde katılım olduğunu belirtmiş ve toplantının dünyaya, “barış, işbirliği ve uyum” mesajı getirmesini dilediğini söylemiş.

Bu arada, İran’da binlerce kişi Tahran sokaklarına dökülüp ABD’yi protesto ederken ABD’nin başlıca düşmanlarından Gülbettin Hikmetyar’ın ülkedeki büroları kapatılıyor. İran’dan gelen resmi açıklamada, senelerdir Tahran’da yaşayan Hikmetyar’ın faaliyetine son verileceği ve Hizb-i İslami kuruluşuna çalışma alanı bırakılmayacağı ifade edildi. Bir süre önce Bush tarafından ‘şer mihveri / şer ekseni’ içinde anılan İran’ın bu girişimi bir uzlaşma adımı olarak değerlendiriliyor. Bununla beraber ‘eksene oturan’ ülkelerden Irak ile ilgili hesap kitap devam ederken Britanya hükûmetinden bazı kıdemli kaynaklar, ABD’li şahinlerin “lüzumsuz ölçüde savaşkan” üslubundan rahatsız olduklarını dile getirmişler. ABD’nin tavrını bütünüyle desteklemenin giderek zorlaştığı da ifade edilmiş. Avrupa Bakanı Peter Hain, hatta, Britanya’nın ABD’nin “enayisi” olmayacağını da ilave etmiş söylenenlere. Bu fasılda son olarak Yasemin Çongar’ın Milliyet’teki yazısına da atıfta bulunalım. Çongar, Mart ayında beklenen şahinler ziyaretinin ‘savaş kararlılığından’ ziyade ‘bundan sonraki adımın ne olduğunun bilinmemesi’yle ilgili olduğunu söylüyor: “Bölge başkentlerinin, Cheney’nin bir harekâtın tebligatıyla değil, ancak (askeri yönden gelişmesi olası) bir kararlılığın beyanıyla geleceğini bilmeleri gerek.”

Afyon, Sultandağlı’da meydana gelen depremin ardından Mimarlar Odası Afyon Temsilciliği’nin raporu tamamlandı. Genel tespit şöyle: “Yaşananların nedeni depremler değil, sadece imar rantını ve arazi-emlak spekülasyonunu çoğaltmayı ve kollamayı hedef alan genel siyasi tutumlardır.” Rapora daha fazla bakamayacağız; haftanın başındayız henüz ve morale ihtiyacımız olduğu da bir vakıa... Yalnız, deprem demişken, Sabah gazetesinin manşet haberi bu konuda iki gelişmeye ayrılmıştı. Birincisi, İstanbul İl Jandarma Alay Komutanı Albay Hami Çakır, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na ‘çok gizli’ ibareli bir yazı göndermiş. Artık (en azından Sabah ve tefrika okurları için) ‘çok gizli’ olmayan mezkur yazıda, Ambarlı’da kurulan dolum tesislerinin depremde büyük tehdit oluşturacağını ve tesislere izin veren yetkililerin cezalandırılmak yerine terfi ettirildiğini anlatıyormuş Albay Çakır. Ve ikinci olarak, Devlet Bakanı Hasan Gemici, deprem bölgesinde “Lûtfen işime karışmayın,” diyen Çay Kaymakamı Turgay İlhan’ı sürdürtmüş. Afyon Valisi Ahmet Özyurt, konuyla ilgili olarak Kaymakam İlhan için, “Depremin ilk günü çok çalıştı. Çok fazla yoruldu ve ambale oldu. Yorgunluğu nedeniyle bir hata yapabilir, diye Sakarya Valisi Yardımcısı’nı istedik. O ilçeye gelince kendisi de Yozgat’ın Şefaatli ilçesine gönderildi,” demiş. İlçenin kendisini bilemiyoruz, ama devlet bakanımız şefaatiyle meşhur olacak gibi görünmüyor.

Tefrikamızı bitirirken Enron skandalinin Britanya ayağıyla ilgili bir yeni gelişmeyi de hemen aktaralım. Skandal yüzünden ismi fazlaca telaffuz edilmeye başlayan eski muhafazakâr bakanlardan Lord Wakeham, Basın Şikayet Komisyonu’nun başındayken Enron yetkilileriyle toplantılar yapıp onlara nasıl daha fazla haber olabilecekleri konusunda akıllar, fikirler vermemiş mi, meğer? Herhalde bu kadar fazla haber olacaklarını aklının köşesinden bile geçirmiyordu 1997 ve 1998’deki toplantılar sırasında...

Ve... son olarak Blair’in bir mektup yazmış olduğu ortaya çıktı. Bunda bir tuhaflık yok. O mektup Romanya Başbakanı’na yazılmıştı, ki bu da normal. Blair mektubunda, Romanya’nın çelik sanayiini bir Anglo-Hint şirketine satmasını ‘rica ediyormuş’. Hatta, diyormuş Blair, bu satış olursa Romanya’nın Avrupa Birliği adaylığı hususunda yardımlarımız da olur. Normallik burada bitiyor, takdir edersiniz. Söz konusu şirketin, Blair’in İşçi Partisi’ne 125 bin sterlin bağışta bulunduğu da anlaşılınca iş iyiden iyiye anormal bir hal almış. Bakalım nasıl gelecek hadisenin arkası?..

Pazartesi sendromunuzu atlattığınızı ümit ediyoruz.

Devamı yarın...

Ömer Madra – Şerif Erol